Uzak Doğu’nun doğasıyla, kültürüyle, tarihiyle ve sıcakkanlı insanlarıyla bilinen sıra dışı iki ülkesine, Doğu gelenekleri ile Batı modernliğinin büyüleyici birlikteliğine eşsiz bir yolculuk. Üstelik en güzel döneminde; Sakura’da.
Gidiş: 28 Mart 2025 Cuma / 02:20 / Türk Hava Yolları / Istanbul – Seul
Dönüş: 6 Nisan 2025 Pazar / 10:35 / Türk Hava Yolları / Tokyo – Istanbul
Bu seyahatte konaklayacağımız otellerin listesini aşağıda bulabilirsiniz.
Seul : Amanti Hotel (2 gece)
Kyoto : Chishakuin Kaikan Tapınağı (1 gece)
https://chisan.or.jp/en/lodging/
Kyoto: Richmond Hotel Premia Kyoto Shijo (2 gece)
https://richmondhotel.jp/en/kyoto-shijo/
Tokyo : Hotel Monterey Hanzomon (4 gece)
https://www.hotelmonterey.co.jp/en/hanzomon/
*Otellerimizin şartlar doğrultusunda benzer kalitedeki alternatifleriyle değişebileceğini hatırlatalım.
Ücrete neler dahil?
Ücrete neler dahil değil ?
Kore-Japonya Turu İptal ve İade Koşulları
İptal ve İadeler konusunda Gümrük ve Ticaret Bakanlığı‘nın Paket Tur Sözleşmeleri Yönetmeliği’ne bağlı bir şekilde hazırlanan Satış Sözleşmesine uymakla yükümlüyüz.
Bize yazılı olarak bildirmek kaydıyla sözleşmeyi tek taraflı olarak feshedebilirsiniz.
1. Kore-Japonya seyahatinin başlamasından en az 30 gün önce yapılan iptal bildirimlerinde, ödenmesi zorunlu vergi, harç ve benzeri yasal yükümlülüklerden doğan masraflar hariç olmak üzere, herhangi bir kesinti yapılmaksızın ödemiş olduğunuz bedeli size on dört iş günü içerisinde tamamen iade ediyoruz.
2. Kore-Japonya seyahatinin başlangıcına 30 günden az kalan iptal taleplerini maalesef kabul edemiyoruz. Böyle bir durumda ödemiş olduğunuz tur bedelinin tamamı sizden tahsil edilmiş oluyor ancak elinizde olmayan sebeplerden (bunlara mücbir sebepler deniliyor) dolayı seyahati iptal etmek durumunda kaldıysanız, yapmış olduğunuz ödemenin iadesi için adınıza yaptırdığımız Güvence Paketi’ne başvurup sigorta aracılığıyla iade başvurusunda bulunabilirsiniz. Sigorta şirketi başvurunuzu inceleyecek ve size bu konuda geri dönüş yapacaktır.
Size göndereceğimiz satış sözleşmesinde bu konular hakkında daha detaylı bilgiye bulabilir, sorularınız için bize ulaşabilirsiniz.
Türk Hava Yolları’nın direkt seferi ile İstanbul’dan Seul’e uçarak masalsı Kore-Japonya maceramıza başlayacağız. Yolumuz çok da uzun değil ancak madem Japonya yolundayız Hayao Miyazaki’nin Komşum Totoro’sunu ya da Ruhların Kaçışı’nı izlemenin tam sırası olabilir.
Yolculuğumuz Seul’de sonlandığında saat farkından dolayı akşam olmuş olacak. Vize işlemlerini hallettikten sonra, havaalanında bizi bekleyen aracımız ile otele gideceğiz. Yorgunluğa yenik düşmek yok çünkü akşam yemeğinde hemen bir sürprizle, Kore Barbeküsü ile başlayacağız seyahate. ardından dileyenlerle Güney Kore geceleriyle tanışacağımızı söyleyelim. Zaten hangi Başka Türlü Macera seyahatinin gecelere akmadığını gördünüz ki?
Güney Kore’deki ilk günümüzde kendimizi sokaklara atıyoruz elbette. İlk durağımız şehrin ikonik sarayı Gyeongbokgung. Hemen ardından da Bukchon’da geleneksel Kore evlerini keşfedeceğiz.
Öğle yemeğinde bibimbap veya bulgogi gibi ülkenin yerel lezzetlerini keşfettikten sonra şehrin güzel bir manzarasını izleyebileceğimiz Namsan Kulesi’ne çıkacağız. Hemen ardından da kendimizi Myeongdong’un renkli sokaklarına atacağız.
Akşam saatlerinde ise Kore kültürünün en önemli detaylarından biri ile buluşuyoruz. K-Pop akımına katılmaya hazır mısınız ? 🙂
Sabah erken saatlerde havalimanına doğru yola koyuluyoruz ve Japonya’daki ilk sabahımızda ülkenin en hareketli şehirlerinden Osaka’ya konuk olmak üzere havalimanına doğru yola koyuluyoruz.
Osaka büyük bir şehir ancak burayı diğer şehirlerden farklı yapan kesinlikle insanları. Osakalılar çok konuşkan, esprili ve sıcakkanlı insanlar. Konuştukları Japonca’nın şivesi bile diğer bölgelerden çok farklı.
Bu güzel insanların şehrindeki ilk noktamız Osaka kalesi olacak. Japonya Edo dönemlerindeyken küçük yönetimlere bölünmüştü. Bu yerel yönetimleri Avrupa’daki derebeylikler gibi düşünebilirsiniz. Edo döneminde bölge saray diyebileceğimiz kalelerden yönetiliyordu. Kalelerden birçoğu günümüze kadar ulaşamasa da Osaka kalesi sapasağlam ayakta.
Kaleyi gezdikten sonra Osaka şehir merkezinin kalbi Dotonbori‘ye hareket edip Glico Adam‘a selam vereceğiz. Glico aslında ışıklı bir reklam tabelası ancak Osaka’nın ve hatta Japonya’nın simgesi olmuş. Kendisi tam 1935 yılından bu yana ayakta duruyor yani artık tarihi bir değeri var Glico’nun. Dotonbori’de İzakaya restoranında ülkedeki ilk öğle yemeğimizi tadacağız. İzakaya restoranlarının geleneksel restoranlar olduğunu ve bu tür restoranlarda Japon mutfağına ait birçok yemek ve içeceğin sunulduğunu hatırlatalım.
Öğle yemeğinin ardından ise Nara şehri ve meşhur geyikleri ile tanışacağız.
Bu geceki konaklamamız seyahatin en özel duraklarından birinde; müthiş bir Japon bahçesinin içinde yer alan Chishakuin Kainan Budist Tapınağı’nda. Akşam yemeğimizi oldukça geleneksel bir biçimde olacağını hatırlatalım.
Akşam yemeğinin ardından odalarımıza çekiliyoruz zira ertesi sabah çok erken saatlerde yine sıradışı bir deneyim bizi bekliyor.
Havanın aydınladığı saatlerde kaldığımız tapınaktaki budist ayinine katılmak için buluşuyoruz. Bu özel deneyimin hemen ardından tapınak bahçesinde dolaşma şansımız da olacak.
Kahvaltının ardından ise kendimizi Japonya’nın muhtemelen en güzel kenti olan Kyoto’nun sokaklarına, bahçelerine atacağız.
Bu şehir neden dünyanın güzide şehirlerinden biri, bunu Kyoto’da geçireceğimiz 2 günün sonunda anlamış olacağız. Şehirde 17 tane UNESCO dünya mirası listesinden eser olduğunu söylersek biraz ipucu vermiş oluruz. Türkiye’nin tamamında bu listeden 16 adet eser var.
Kyoto aynı zamanda Japonya’nın eski başkenti. Yüzlerce tapınak, geleneksel restoranlar, evler, geyşalar ve yemyeşil doğası ile hayran kalma garantili bir şehir. Öğle yemeğimiz Kyoto’nun meşhur Nishiki Çarşısı’nda.
Akşam saatlerinde yine sıra dışı bir deneyim bekliyor bizi. Japonya denince belki de akla ilk gelen şeylerden biri olan geyşalarla yüzyüze tanışmaya, sorular sormaya, ardından da gösterilerini izlemeye hazır mısınız ?
Kahvaltı sonrası ülkedeki en keyifli aktivitelerden biri olduğunu düşündüğümüz bir deneyimle başlıyoruz güne. Onlarca kimono içerisinden zevkinize uygun bir kimono seçerek kimono giyme ritüelini yerine getireceğiz. Ritüel diyoruz çünkü kimono giymenin birçok kuralı ve yöntemi var bu yüzden zaman alıyor. Rengarenk kimonolarımızı giydikten sonra kendimizi Kyoto caddelerine atacağız. Japonların meraklı bakışları arasında kısa bir yürüyüş sonrası Kyoto’nun gizli saklı bir köşesinde harika bir bahçeye sahip tapınağa girdiğimizde tapınağın rahibi bizi özel bir tören için bekliyor olacak.
Bu dakikadan sonra 1200 yıllık bir gelenek olan çay seremonisini deneyimleyeceğiz. Bu çay bildiğimiz çay değil, Japon yeşil çayının bir çeşiti olan matcha. Matcha içmek öyle sıradan bir iş değil Japonlar için. Bir seremoni eşliğinde sunulup içiliyor, bu geleneğe de çay seremonisi deniliyor. Çayı hazırlamak, sunmak ve içmek sıkı kurallara tabi. Tapınağın özel bir odasında rahip bize kendi elleriyle hazırlayacağı çayı kurallarını da uygulayarak içeceğiz.
Yarım saat süren bir seremoni sonrası tapınağın ve bahçesinin keyfini çıkarabilir, rahatça fotoğraf çekilebiliriz. Fotoğraf sonrası tarihi Kyoto sokakları arasından geriye dönüp kimonolarımıza veda edeceğiz. Artık küçük bir şehir merkezine sahip Kyoto’yu öğrenmiş olacağız bu yüzden yemek sonrası günün geri kalanını serbest olarak geçirmek için planladık. İster alışveriş yapabilirsiniz isterseniz küçük kafeleri keşfedebilirsiniz. Akşam saatlerinde yemek için tekrar bir araya geleceğiz.
Bugün güne oldukça erken başlayacağız çünkü dünya tarihinin yakın dönemdeki en acı olaylarından birinin yaşandığı Hiroşima’ya konuk olacağız. Japonların meşhur Shinkansen’i yani kurşun treni ile yapacağımız yolculuğun ardından Hiroşima Barış Müzesi ve atom bombasının tam üzerinde patladığı A-Dome’u görme şansımız olacak. Öğleden sonra ise yine ülkenin ikonik noktalarından biri olan Miyajima Adası’na ve meşhur tapınağına bir gemi yolculuğumuz olacak.
Akşam saatlerinde ise yönümüzü başkent Tokyo’ya çevirmek üzere tren istasyonunda yerimizi alacağız.
Bu sabah artık Japonya’nın en saygın ve kutsal dağı Fuji’ye hareket ediyoruz. Fuji dağı 3776 metre yüksekliğinde aktif bir yanardağ. Zirveye yakın kısımları genellikle karla kaplı oluyor bu yüzden geçmişten beri Fuji resmedilirken üst kısımları beyaz bir dağ olarak çizilmiş ve Japonya’nın ikonik bir dağı olmuş.
Bölgede hem Fuji’den eriyen karların beslediği havuz ve gölleri yani Oshino Hakkai’yi hem de göz alıcı manzarasıyla bilinen Arashiyama Sengen Park’ı görme şansımız olacak. Ardından da Tokyo’ya geri döneceğiz. Seyahatin kapanışını yapacağımız Tokyo’da çeşitli sürprizlerimiz olacak elbette.
Günün erken saatlerinde başlıyoruz Tokyo’yu dolaşmaya. Dünyanın en ikonik başkentlerinden birinde Shibuya, Shinjuku ve Asakusa gibi noktaları gezmenin yanı sıra dijital sanat müzesi teamLab Planets’i de görme şansımız olacak.
Sanal dünyada dolaşmak epey acıktırıyor insanı. Öğle yemeği için özel bir randevumuz var. Şehrin gözde balık çarşısı Tsukiji’de lezzetli deniz ürünleri bizi bekliyor olacak. Japon yemekleri yanında tavsiyemiz pirinç içkisi olan sake.
Midelerimiz festival havası yaşarken Japonya’nın en havalı caddesine doğru yola çıkacağız. Omotesando adındaki bu ışıltılı cadde ülkenin ve dünyanın önde gelen markalarının vitrinlerine ev sahipliği yapıyor. Aklınıza gelebilecek en pahalı markaları burada görmek mümkün. Ağaçlarla kaplı bu geniş bulvarı yürüyüp Harajuku isimli bambaşka bir dünyaya çevireceğiz yönümüzü. Bu semtin en meşhur sokağı olan Takeshita sokağı Japon gençlik modasının kalbi olarak biliniyor, öyle ki başka bir yerde göremeyeceğiniz sıra dışı tarzda kıyafetler ve aksesuarlarlar ile bu modayı takip eden gençler son derece ilgi çekici. Bu sıra dışılık benzer şekilde burada satılan sokak yemeklerine de yansımış durumda.
Harajuku semtinden geçtikten sonra Starbucks’ta bir kahveyi de es geçmeyelim. Japonya Turu için geldik ne işimiz var Starbucks’ta demeden biz açıklayalım. Öyle sıradan bir kahve molası değil bu, dünyanın en kalabalık meydanına karşı içilen bir kahve. Japonya’nın ikonik Shibuyameydanı dünyanın en kalabalık yaya geçidine ev sahipliği yapıyor. Etrafta Japonca yazılı neon tabelalar ve insan kalabalığı size “Ah evet, Japonya’dayım” dedirtecek cinsten. Meydanı en iyi gören nokta olan Shibuya Starbucks’ta kahvelerimizi aldıktan sonra yaya geçidinde ışıkların yeşile dönmesini bekleyebiliriz.
Akşam saatlerinde ise bu kez bir başka randevumuz var. Japonya wagyu denilen özel sığır etleri ile meşhur. Bu sığırlardan en meşhuru Kobe olmasına rağmen Japonya’da Kobe eti gibi daha birçok et çeşiti de bulunuyor. Bu öğle yemeğimizde Kobe bölgesinden örneklerin ustaca sunulduğu bir restoranda Kobe bifteği ile tanışacağız.
Yemek sonrası otelimize dönüyoruz ancak Golden Gai aktarmamız var. Golden Gai Shinjuku’da yer alan bir bölge ve burada onlarca geleneksel küçük Japon barı bulunuyor. Ortalama 10 kişinin sığabildiği bu barlarda içeceklerinizi çoğunlukla ayakta alıyorsunuz. Japonlar iş çıkışı bu tür mekanlarda 1-2 kadeh içmeyi ve sosyalleşmeyi seviyorlar. Bu sayede bir taraftan geleneksel Japon içeceklerini tanıyıp bir taraftan Japonlarla sohbet etme imkanı bulacağız, artık Japoncanızı konuşturma vakti!
Ülkedeki son günümüze erken saatlerde harika bir deneyim ile başlıyoruz. Japon kültürünün önemli taşlarından biri sumo güreşine yakından tanıklık edeceğiz. Dikkatinizi çekiyoruz, bu bilet alıp izleyebileceğiniz bir sumo güreşi müsabakası değil. Özel izin alarak sumocuların her gün yaptığı sabah antrenmanına katılacağız ve onları çok yakından izleyeceğiz. Hatta birlikte fotoğraf çekilme şansımız bile olacak.
Son günümüzü akşamki gala yemeğine kadar günü size bıraktık, ister doya doya alışverişe isterseniz Tokyo sokaklarını son bir kez dolaşmaya ayırabilirsiniz gününüzü.
Kahvaltının ardından İstanbul’a hareket edecek olan Türk Hava Yolları uçağında yerimizi alacağız ve akşam saatlerinde İstanbul’a inmiş olacağız.
6,950 $
Ücret: 6,950 $
Ana sayfa